Deprem Ve Afet Zamanı Ebeveynler Çocuklarla Nasıl Diyalog Kurmalılar

Ebeveynler olarak, çocukların değişen durumlara uyum sağlamalarına destek olmak çok önemlidir.

Yetişkinler ve özellikle ebeveynler olarak, çocukların değişen durumlara uyum sağlamalarına destek olmak önemlidir. Sevginiz ve rehberliğiniz sayesinde, travmatik durumun neden olduğu endişeli düşünce ve duygular yavaş yavaş yatışabilir ve olumsuz deneyimin üzerinden zaman geçtikçe çocuğun hayatı normale dönebilir. Araştırmalar, endişeli ebeveynlerin çocuklarının daha kaygılı olduğunu gösteriyor. Bunun nedeni, çocukların afetlere nasıl tepki vereceklerine dair ipuçları için ebeveynlerine bakmalarıdır.

Bir doğal afet sonrasında ebeveyn, öncelikle kendisine sağlık, beslenme, duygusal ihtiyaçlar gibi konularda bakım verebildiğinde çocuklarına da bakım verebileceğini anlamalıdır. Dolayısıyla ebeveynin sadece çocuklar ve onların ihtiyaçları üzerine yoğunlaşarak kendi ihtiyaçlarını hiçe saymanın, çocuklara fayda sağlamakta yeterli olmayacağını hatırlatmakta fayda vardır.

Çocuğun yeme, uyuma gibi fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çabalar mümkün olduğunca çabuk bir şekilde belli bir rutine, hatta mümkünse afet öncesi düzene sokulmak suretiyle çocuğun kendini güvende hissetmesine yardımcı olunabilir.

Ebeveynler, çocuğun olup biteni daha iyi anlamasını sağlamak için, bir doğa olayı olarak depremin oluşumu ve etkileri hakkında bildiklerini açıklayabilir. Yetişkinlerin afetle ilgili tartışmalarını çocuklar önünde yapmamaya özen göstermeleri sağlanabilir. Ebeveyn, çocuğun kendisini ifade etmesine yardımcı olacak şekilde, çocukla birebir konuşabilir, hikaye yazdırabilir. aşadıkları olaylarda korktukları şeyleri; ayrıca gönüllü çalışanlar gibi gündeme dair pozitif unsurları resmetmeleri desteklenebilir. 

Ebeveyn çocuğun kendisini ifade etmesi için fırsatlar sunarken bireysel farklılıkların önemini gözden kaçırmamalı, bazı çocukların deneyimlerini tümüyle paylaşmayı tercih ederken bazı çocukların sadece küçük bir parça ya da kesitleri konuşmak isteyeceklerini anlamalıdır.

Bu paylaşımda bulunurken çocuğun yaşı oldukça önemlidir. Gelişimsel anlamda, 5 yaş ve altındaki çocuklar çok fazla şey söyleyemezler, 6-9 yaşlarındaki çocuklar bazı şeyleri tartışabilecek kadar hazır olabilirler, 10 yaş ve üzeri çocuklar diğerlerine nazaran daha konuşkandırlar. Çocuklar asla travmatik olay hakkında konuşmaya zorlanmamalıdırlar. Çocukların kendilerini ifade etmelerine yardım ederken aşağıdaki sorular sorulabilir: 

  • “Deprem olduğunda ya da depremi duyduğunda ilk hissettiğin şey neydi?” 
  • “Ne düşündün?” Bazen çocuklar düşünceleri ile ilgili sorulara yanıt vermeyi daha kolay bulabilirler. Yukarıdaki soruya yanıt alınamazsa bu soruyu yöneltilebilir) 
  • “Bunun tekrar yaşanmasından endişe duyuyor musun?”
  • “Kendini daha güvende hissedebilmen için neler yapabilirim?”
  • “Kendini daha güvende hissetmek için senin yapabileceklerin neler?” 


Ayrıca beklenmedik kötü bir şey olduğunda üzgün hissetmenin normal olduğu belirtilebilir. Çocukların ağlamalarına, üzgün olmalarına, duygularını ifade etmelerine fırsat verilmelidir. Ebeveyn olumlu gelişme ya da olayların altını çizmeyi ihmal etmemelidir. “Depremde birçok kişi zarar görmüş olabilir ancak birçok kişi de zarar görmedi yaralananların birçoğu hızla iyileşiyor” gibi çocukla beraber afetlerde yaşanmış yardımlaşma hikayeleri üzerine konuşulabilir.

Çocuğun kendisini tekrar güvende hissetmesini sağlamaya yönelik girişimlerde bulunurken “asla olmayacak” vb. kesin ve güvenilir olmayan ifadelerden kaçınılmalıdır. Çocuğun regresif (geriye dönmüş) davranışları asla eleştirilmemeli ve bebeklik olarak değerlendirilmemelidir

Çocuğun kendisini güvende hissetmesini sağlamanın bir diğer yolu da kendine, ebeveynine ya da topluma kötü bir şey olduğunda ne yapması gerektiği konusunda bilgilendirmektir. Deprem gibi bir afet yeniden olursa kendini nasıl koruyacağı, nereye gitmesi, kimi araması gerektiğine ilişkin bir plan yapılabilir.

Bazı durumlarda sadece ebeveynin sunacağı yardım yeterli olmayabilir.  Anne-baba, aşağıdaki belirtilerin çocukta 4-6 haftadan daha fazla süre ile var olduğunu gözlemlerse profesyonel yardıma başvurmalıdır:

  • Uyku alışkanlığındaki değişiklikler (çok uyumak ya da uykusuzluk gibi)
  • Kabus görme
  • Yeme alışkanlığında değişiklikler (lezzet kaybı yada aşırı yeme)
  • Karın ağrısı ya da sindirime ilişkin sıkıntılar
  • Sık sık ağlama
  • Umutsuzluk hissetme
  • Aşırı yorgunluk ya da irritabilite
  • Dikkatin azalması ve konsantrasyon kaybı
  • Daha önce zevk aldığı şeylere karşı ilgisini yitirme
  • Aşırı derecede ayrılık anksiyetesi


Çocuğunuz oyun oynarken onu izlemeye çalışın. Neler söylediğini ve nasıl söylediğini dinleyin. Çocuğunuz oyuncaklarıyla ya da arkadaşlarıyla oynarken kızgınlık gösterebilir. Bu çok doğaldır. “Anlıyorum canın sıkkın. Kendini daha iyi hissedene kadar seninle biraz oturalım.” diyerek onu konuşa­bileceğiniz bir yere çekebilirsiniz.

Olanaklar ölçüsünde, gündelik alışkanlıklarınızı sürdürün ya da yeni koşullar altındaki yaşantınızda bir rutin yakalamaya gayret edin. Örneğin, yemek saatlerini, onu yatırdığınızda masal anlatmayı, öğleden sonra uykularını sürdürün. Alışkanlık­ların birden ortadan kalkması çocuklarda kendi başına ciddi bir stres yaratabilir. En önemlisi rahatlamak ve sakinleşmek için kendinize zaman ayırın. Kriz ortamından uzaklaşmak için işinize çok kısa bir ara verin. Zihninizi sakinleştirmek için kısa yürüyüşler yapın. Eğer siz sağlam olursanız ailenize daha çok yardım edebilirsiniz.


Övgü Yaren Soydan
Klinik Psikolog

Psikoloji alanında 4 senelik lisans sürecini tamamladıktan sonra Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans eğitimini, eğitim süresince Çocuklarda Resim Analizi, Oyun Terapisi ve Bilişsel Davranışçı Terapi eğitimleri almıştır. Çocuk, Ergen ve Yetişkin Psikolojisi üzerine çalışıyor. 

Çocuklarla Zor Konuları Konuşmak